Böylece 28 Şubat’ın ürünü olan bir garabet daha ortadan kaldırılmış oldu.
***
Yalnız, bu alanda yapılacak iş bununla bitmiyor!
Müfredat sil baştan yeniden ele alınmalıdır.
Bütün okullara konan seçmeli Kur’an-ı Kerim ve Meâli ile Hz.Peygamber’in hayatını anlatan Siyer dersleri sebebiyle çokça öğretmene ihtiyaç duyulacak.
Bu derslere öğretmen yetiştirmek için de bu yıldan tezi yok hemen senkronizasyona gidilmelidir.
Yani, bu derslerin müfredatına uygun eğitim ve öğretimi öğrencilere verecek öğretmenlerin, yine İlahiyat Fakültelerinde bu bilgi ve becerileri almaları sağlanmalıdır.
Buna, “pedagojik formasyon” da deniyor.
“Eğitim bilim ve teorisi” anlamını gelen “pedagoji” kelimesiyle, düzen ve biçim verme anlamındaki “formasyon” kelimeleri birleşmiş, bu ismi almış.
Eskilerin “talim ve terbiye” dediklerinden farklı bir şey değil bu aslında.
Ama, asırlardır bize ait tanımlamaları “Arapça” kökenli diye beğenmeyip dilimizden atınca, “batı”dan ithal bu “yabancı” kelimelerle meramımızı anlatmaya çabalayıp duruyoruz!…
***
Talim-terbiye metodu veya “pedagojik formasyon” dediğimiz şey, aslında bir eğitimdir.
Özellikle öğretmen olacaklar için mutlaka alınması gerekli ciddi bir eğitim!..
“Öğretmenlik Bilgisi” diye de ifade edilebilecek bu dersleri almadan öğretmenlik yapmaya kalkmak, tıp eğitimi almadan hastaya müdahale etmeye benzer.
Bu sebeple, öğretmen adaylarının; eğitim ve gelişim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, ölçme ve değerlendirme, öğrenme-öğretme kuram ve yaklaşımları, sınıf yönetimi, öğretim teknolojileri ve materyal tasarımı, öğretmenlik uygulaması, özel öğretim yöntemleri, insan ilişkileri, rehberlik vs. gibi dersleri almaları gerekir.
Aksi halde verimli olamazlar.
İlahiyat Fakültelerinde okuyan öğrenciler, bu dersleri almaya en çok ihtiyaç duyan kesimdir.
Çünkü, mezunların hizmet alanları tümüyle eğitim ve öğretimle ilgilidir.
Milli Eğitim’de görev alacak olan İlahiyat mezunlarının işi, zaten okul çağındaki çocukları öğretmek ve eğitmektir.
Peki Diyanet’te görev alacakların işi bundan farklı mı?
Değil!
Onların da işi; yediden yetmişe her yaştan insanları eğitmek ve öğretmek!…
Yani, aynı bilgi ve beceriler, yetişkinleri eğitecek olan ilahiyatçılar için de gerekli ve geçerlidir.
O zaman ilahiyat öğrencilerinin tamamına “pedagojik formasyon” uygulanmalı ve “öğretmenlik sertifikası” verilmelidir.
***
1970’li yıllarda Yüksek İslam Enstitüsü’nde okuduğumuz dönemde biz de “öğretmenlik bilgisi” adı altında bir dizi “pedagojik formasyon” dersleri almıştık.
Sonunda Bakan onaylı “Öğretmenlik Belgesi” verilmişti.
Bu belge ile, ta Avustralya’da bir İngiliz ilkokulunda öğretmenlik yaptığımı söylersem şaşırırsınız değil mi?
YÖK’ten, eskiden olduğu gibi yine bütün ilahiyat öğrencilerine “Formasyon Eğitimi Sertifikası” vermek üzere gerekli düzenlemeyi yapması isabetli olacaktır.
Çünkü, bu ülkenin kaliteli eğitici ve öğretici ilahiyatçılara çok ihtiyacı var.
M. Emin Parlaktürk
Habervaktim